26 Ağustos 2012 Pazar

Sadece Fenerbahçe..


Bir müddettir can çok çok ciddi derecede sıkkın. Cana tad veren sadece Fenerbahçe'yken acı tatlı, onu kirlettiktne sonra neyleyeyim iyi niyetlide olsa amacınızı?

Takımın ilk 11'ini sayamazdık belki çok küçükken ama sadece severdik. Radyonun başında beklerkenki heyecanımız yoktu hiç bir şeyde, hiç bir yerde.

Bakıyorsun şimdi, Aykut Kocaman'ı, Alex'i, Aziz Yıldırım'ı..

Bu takım sizlerin oyuncağı değil, bizim en kötü zamanında da, zamanımızda da beraber olduğumuz çocukluk sevdamızdı. Ne hakkınız vardı ona dokunmaya.

Ölümüne Fenerbahçeli olsada, kişisel siyasi çekişmelerini Fenerbahçe'ye dokundurabilmelerine izin veren, onu o karanlık odalardan çekip çıkaran taraftarı azarlayan Aziz Yıldırım.. Fenerbahçe'den büyük kimse yoksa, senin bu taraftarı azarlama hakkın nereden geliyor? Sen Fenerbahçe için canını verebilecek kadar cesursunda, o azarladıkların senin kadar cesur değil mi sanıyorsun? Destek çıkıyorsun Aykut Kocaman'a, eyvallahta, bir Zico daha az mı adamdı Aykut Kocaman'dan? Bir Daum kötü bir insan mıydı, Fenerbahçe'yi umursamaz mıydı gerçekten? Onların arkasında Aykut Kocaman'ın yarısı kadar durupta, daha iyi yerlere gelmeyi niye denemedinde şimdi bir hoca uğruna, seni oralara getirenleri azarlayabiliyorsun? Binlerce kişi bir şekilde senin önderliğinde yedi o biber gazılarını, mermileri vs. Koskoca bir hükümeti karşısına aldı resmen. Bir twitin karşılığı bu kadar keskin mi Aziz Yıldırım? Bizde mi böyle olsaydık?

Aykut Hoca.. 2 senedir o kadar çok şey var ki detayla incelenmesi gereken. Herkes o kadar habersiz ki, içeride olan biteni bilse millet, bu takımın burnu boktan çıkmaz. Emre'yi yolladın, adamlık dedik, eyvallah dedik. Futboldan önce değerler var dedik. Peki Aykut Hocam, sen nasıl olurda gelir gelmez ayağının tozuyla adam gibi bir adamın arkasından iş çevirmeye kalkarsında, onu karşına alıp konuşmazsın? Alex'i devredışı bırakmak için Ali Cengiz oyunlarına ihtiyaç mı vardı? Her şeyin bir raconu var be Aykut Kocaman. Fenerbahçe'ye faydalı olmadığımı düşündüğüm an ceketimi alır çıkarım dedin, peki hiç böyle bir hisse kapıldığın an olmadı mı? Şunun için söylüyorum bunu, sen bunu söyledikten sonra hala buradaysan, Alex gibi bir adamı nasıl bir kalemde silebilirsin? Sen yanlış yaptığında sana cezanı veren kimse olmuyor ama Alex bir twit atınca kadro dışı kalıyor? Adalet denen şey bu mudur hocam? Seni ne yapacağız peki? Alex'i ilk geldiğinde bitirmek için söylediklerini, Alex'in başkasından duyduğu şeyleri vs? Merak ettiğim bir konu daha var hocam. Sprint sayılarıymış, bilmem neymiş, istatistiklermiş falanmış filanmış kıymetli olan son zamanlarda. Usain Bolt, Manchester'da top oynamak istiyormuş. Aklını çelsek onun, ne dersin? Stoch'un, Krasic'in bu kadar yedek kulübede beklemesi, atamadığı 2 sprint yüzündense, Dereağzı'nda atletizm antremanı yapan sporcularımız var be hocam. Sende haklısın hocam. Kocaman umutlarımızın sahibisin hocam, Allah'a şükür Alex'siz sisteme geçtikten sonra Cristian gibi takımını sahiplenip, sahada basmadık yer bırakmayan bir oyuncunun başrol oynadığı bir takıma sahip olduğumuz gibi, belkide Avrupa'nın sayılı hücum hatlarından birine sahipken kendi evimizde Antep gibi bir takıma kontra toplarla oynuyoruz ve kalecimiz yıldız oluyor bu maçta. Çok şükür ki seni teknik-taktik sebeplerle asacak birisi değilim, derdim başka. Yoksa bu yazıdan önce yazılması gereken çok şey olurdu..

Alex de Souza.. Efsanesin be adam. Gençlere cebinden verdiğin primler vs. Çok artın var Aziz Yıldırım gibi, Aykut Kocaman gibi ama.. Ama çocuk musun be adam? Gençler oynamıyor diye yakınırken defalarca, ben değil Fenerbahçe önemlidir diye yakınırken defalarca, derdin ne be adam? Sen o yedek kulübesini bırak, tribüne çivi çaksan, heykelin dikilecek, o sahadaki 55 bin kişiyi ağlatarak gideceksin bir gün buradan. Havaalanında insanlar belkide uçağın kalkmaması için havasahasına girip canlarını tehlikeye atacaklar senin için. Zorun ne be güzel kardeşim? Yaşın 20 değil ki.. Profesörsün sen bir de.. Sende mi be Alex.. Sende mi? Aykut Kocaman dünyanın en kötü adamı olsa bile, bunların olacağını bilmiyorum deme sakın be kaptan.. Sakın..

1-2 çiftte taraftarlara sözüm olsun. Önce bahsedeceğim taraftarın tanımını yapayım (Şekiliz ya hh..). Twitter'dan dünyayı gerçekten kurtarabildiğini sanan ve etrafına 3000-5000 takipçi toplayıp kendini peygamber sanan, bi de istemeyen takip etmesin gibisinden egolara sahip güruhlarla birlikte, gösterdikleri azim ve mücadelenin taktirine karşılık, "tribünde aaaaaaaa diye bağırmaktan başka bir halttan anlamayan ama Fenerbahçe'yi kurtardığını zanneden dişi zevzekler"den bahseceğim. Zaten stadın soyunma odasında malzemeci tuvalete girip sıçsa, nasıl olurda malzemeci böyle bir şey yapar diye olay oluyorken, siz kimsizin ya da ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Manipülasyon deniyorda, her boktan çakan kadınlarımız, bunu anlamayacak kadar gerizekalı mıymış? Ne kadar masumca bir olay değil mi? Sokakta çıkıp 1 milyon kadınla röpörtaj yapın, bakın bakalım manipülasyon mu yoksa başka bir şey mi? Twitter'daki o güruha zaten söylenecek söz yok. Yorum yapıp edersin ama hepsi futbol analisti, hepsi tribüncü, hepsi biber gazı yemiş, hepsi cefa çekmiş, hepsinin yönetici tanıdığı var ve hepsi duyumcu pezevenklerin. Bu kadar çok mal insanın yaşadığı bir ülkede, nemalanmayı güzel biliyorlar ama. Geçenlerde muhabbeti geçtiği için Sneijder Fenerbahçe'de yazdım, milletin tapmadığı kaldı bana. Böyle çıkarcı, uyanık insanlar önderlik yaptığı sürece tribün dışında, her şeyi hakediyor bu taraftar. Herkes fenomen, herkes her boku biliyor. Samandıra'da her gün antreman var ve her gün yüzlerce şey yaşanıyor ama kimse bilmemesine rağmen herkes her boka hakimmiş gibi yorum yapıyor. Yazık, koyun sürüsü sadece siyasette değil, futbolda da var malesef..

Şu da var; ıslıkamaya, ağır tepkiler göstermeye filan alışık birisi değilim. Sıcak bakmam ama anlamadığım şey, biz bebek mi yetiştiriyoruz? Dışarıda zaten ortalık karışık, ülke birbirine girmiş. Futbol desen, insanlar yanlış yapsa onlarıda aman eleştirme, ıslıklama, tepki gösterme. Bu amına kodumun dünyasında bana bunun milyarda birisi kadar hassas davranılsa, kölesi olurum o insanların yahu. Gözümüz yok çok şükür, karnımız tok ama milyonlarca euroları kazananlar onlar, en lüks hayatı yaşayan onlar, sürekli destek gören onlar, taraftarı ikiye bölen onlar. Bizler bu dünyaya cefa çekmek, sürekli olarak her şeye pozitif bakmak, yanlışları görsek bile bu insanları pohpolamak için mi geldik? Bu insanlar çocuk ya da bebek mi? Olumlu her şeyin karşılığını alıyorlarken, olumsuz şeylerin her karşılığını biz görmek zorunda mıyız? Aşk acı çekmek midir yoksa zor anında yanında olmak mıdır? Ya da zor her anda yanında olduklarının senin yüzünü kara çıkartması mı....

Ben bıktım artık herkesten, hepsinden, her şeyden. Ben Fenerbahçe'mi istiyorum. Ben bunca senedir hala stada adım atarken yaşadığım heyecanı, maç sonunda, sene sonunda, seneler sonunda yaşamak istiyorum. Ben sadece sevmek istiyorum. Sevgime limon sıkanları tartışmayı değil. Yenen, yenilen, yenildiğinde bile o forma için gerçekten oynayabileceğini hissedebileceğim kişileri istiyorum. Benim Fenerbahçeliliğimi tatmin edecek Fenerbahçeliler istiyorum o mevkilere. Gelenlerin, geldiği gibi gitmesini istiyorum. Kupalar umrumda değil. Dökülecek bir göz yaşı, her şeyden kıymetlidir. Zico'yla çeyrek final oynarkende ağladık, Andre Santos gol attığında da. Birisiyle belki dünyaya haykırdık ama daha değerli olan o muydu gerçekten?

Bu kadar mı imkansız bu kadarı?

13 Mayıs 2012 Pazar

Biz Yine Ölmedik

Herkesten, her şeyden çok inanmıştık. Yalan değil. Sene başından beri böylesine dik durabilmek zaten mucize değil mi? Bir mucize beklemiştik yine. Yine engeller..

Saha içinde olanları anlatmaya gerek yok. Öyle ya da böyle istediklerini aldılar. Aykut Hoca'ymış, hakemmiş, yaptıklarıymış, hepsi boş. Lig boyunca yapılan eyyamları geçtik, Süper Final'de bile niyetler belliydi. Savaşsan ne olacak, oyunu kurgulayanların kurgusu başkayken.. Her neyse..

Maçın özeti, Fenerbahçe taraftarının, maçtan sonra çevik kuvvetin Galatasaray'ı bir çembere alıp orta sahaya getirip, insanları tahrik etmesine rağmen, metanetli ve dik duruşuyla takımını çağırması, duyduğu gurur ve onur duygusunu onlarla paylaşmak istemesiydi. Teknik-taktik o kadar laf edildi ama bu sene bizden başka kim bu kadar direnebilirdi? 3 Temmuz'dan beridir Topuk Yaylası, havaalanı, hastane, adliye, Metris, Çağlayan derken, o kadar çok hafta içi deplasman maçı oynayıp yine takımı yalnız bırakmıyorken, bir sürü amatör şubedeki savaşçılarımızla her zaman beraberken, bu takımla birlikte bu kadar direnebilmek zaten bir mucize değil midir?

İlk defa da bu kadar sakinim. Kaçan şampiyonluğun üzüntüsünü yaşamıyorum. Hiç bir Fenerbahçeli bunu yaşamıyor. En sevmediğimiz takıma gitti diye üzülmemize fırsat bile vermediler çünkü. Bundan daha çok bir sürü uğraşmamız gereken şey var ki..

Olayları bilmeyenler var. Görmek istemeyenler desek sanırım daha doğru olur. Fenerbahçe taraftarı takımını çağırıp, bağrına basacakken, bizimle zoru olanlara karşı. Şampiyon olundu diye bir kişinin ses çıkarmamasına rağmen. Neyin tahriği bu? Takımımızı bağrımıza basmak suçsa, evet onuda biz yaptık. Yine Fenerbahçe diye haykırdık. Bunun karşılığı stadın dört bir yanına biber gazı atmak mıydı?

Telekom'da olanları izliyorum. İnsanları kışkırtan polisler ve bunlara karşılık vermeye çalışan taraftarlar. Tribünler biber gazına boğuluyor. İnsanlar koridorlara kaçıyor. Bu sırada koridora atılan gaz bombalarıyla yaşanan adeta bir can pazarı. Yaşlı amcalar, ufacık çocuklar, çaresiz kadınlar yürüyor önümden. Gözlerin yanmasını geçtim, bir süre sonra nefes almak imkansız hale geliyor. Önümdeki çocuğu ittiriyorum dışarıya doğru, belki canı yanıyor ama nefes alabilsin diye ittiriyorum, abi acıyor diye bağırıyor. Kendimizi dışarı atmamız ne fayda? Dışarıda hava var diye kurtulduk sanıyorken, dışarıda bir gaz bulutu var adeta. Bilenler bilir, Telekom'un iki girişi vardır ve arasında bir geçiş-koridor vardır. Bir köşe buluyoruz kendimize, temiz oksijen alabileceğimiz. Derken, önümüze atılan bir biber gazı daha. Kaçmaya çalışıyoruz, sola doğru koşuyoruz önümüze düşüyor, sağa doğru koşuyoruz bir tane daha.. Sanırım teröristler bile döşenilen mayınlardan kaçarken bu kadar zorlanmıyorlardır. Bir kapı kırılıyor ve okula giriyoruz. Okulda keyif çatan bir grup polis. Onlarada karışmıyor kimse. Herkes canının derdinde. Önümü göremiyorum ama bir tanesini tutuyorum kolundan, çek vur diye. Verilen cevap "estağfurullah". 2 dk burda nefeslenelim derken, burasıda biber gazına boğuluyor. Yine bir kaçış. Okulun bahçesinden çıkıp, sokağa geçiyoruz yine nefes almak için ama ne hacet? Bildiğiniz gibi, biber gazı.

Şunu başka bir yerde okusam, buraya gelmeden yazıyı bırakırdım ama dün orada olanlar bilir ancak bunların acısını. Bizim suçumuz neydi? Olay çıkarmayan taraftara rağmen, hamile bayanların, ufacık çocukların, yaşlı amca ve teyzelerin suçu neydi?

Sokaklar çatışma alanına dönmüş, helikopter tepemizden bizleri gözetliyor. Göremiyoruz ama belkide biber gazı sıkıyor, nitekim Nazlı'ya doğru yürüyüp, sahile inmişken, orada bile biber gazını çok yoğun şekilde hissediyor herkes ve caddeye doğru ilerliyor.

Polislere saldırılmış, arabaları ters çevrilmiş vs. vs. vs. Canlara kasteden polise karşılık, eli kolu bağlı ölümü mü bekleyecekti insanlar? Bu yapılanlar polise saldırı değil, insanların kendi canlarının derdine düşmesidir. Bu taraftar istese o köprü yolunda bekleyen rakip taraftarlara saldıramaz mıydı? Saldırabilirdi pek ala. Derdimiz kupa ve onlar mı peki? Değilse, hiç kimsenin bu olanları bizim üstümüze yıkmaya hakkı yoktur. Yıkmak isteyende buyursun; 3 Temmuz'dan beridir yüklenmediğimiz şey kalmamıştı, bunuda yüklenir bu taraftar.

İnsan sevdiği için canını verir. Dün, önce sahadaki takımımla, sonrasında bu taraftarın cesur yüreğiyle gurur duydum. Bizler bugün kendimizi sakınmadık, yine sakınmayacağız. Bizim elimizden başkanımızı, yöneticilerimizi, futbolcularımızı aldınız ama yüreğimizi alamadınız. Bizim yüreğimiz, silah doğrultan polise karşılık üstümüzdeki formanın armasıdır. Bizim yüreğimiz, gelirken belki de bu olacakların hiçbirini tahmin edemeyen Ziegler'in o armayı benimsemesidir, gözyaşlarıdır. O yüreği alamadınız, alamayacaksınız.


Bugün yine hayattayız ama yarın yine sizin karşınızda, o yürek için, o arma için canımızı vermekten çekinmeyeceğiz..

Not: Buraya bende annemin anneler gününü kutlama notumu düşeyim. Dün boynuma meşale düşüpte yanmasaydım belki bugün ona bugün hediyesini veriyor olacaktım ama once şeye ses çıkarmamasına rağmen, dünkü "yeter" sözü o yanıktan çok daha fazla incitti. Tartışsakta annedir, ne yapalım.. Yine de başımızın tacı.. Bugün değilde, başka bir gün veririz artık hediyesinide.. Anneler günü kutlu olsun..

Düzeltme: Şimdi aklıma geldi. Birinin elinde şişeyle su görmüştüm, yüzüne döküyordu. Hemen yüzümü suyun altına götürdüm. Görmeye başladığımda, suyu dökenin polis olduğunu gördüm daha sonra. Kenara geçtim, soluklanmak için. 2 dakika geçmedi ki, 15-20 metre öteden o polis, yine bizim tarafımıza biber gazı atıyordu. Biber gazı kafa artık hepimizde kafa yaptığı için, anca ayılıpta hatırlayabiliyoruz bazı şeyleri. Teşekkürler Türk  Polisi. O döktüğün suyun üzerine tatlı servisi yapar gibi attığın biber gazı için..