11 Eylül 2010 Cumartesi

Antalyaspor, Trabzonspor ve Manisaspor maçları..

Antalyaspor karşısına yeni transferlerden sadece Stoch ile çıktık. Lugano'da Dünya Kupası'nda yaşadığı sakatlığı tamamen üzerinden atamasada yinede ilk 11'de başladı. Bu kadar rahat maç beklemiyordu kimse çünkü inanılmaz kötü bir durumdaydık o maça kadar. Forvetimiz yoktu, yeni transferler hala yetişmemişti vs. vs. Öyle bir başlangıç yaptı ki futbolcularımız, resmen mest olduk. 28 dakikada gelen 4 gol ve harika oyun ile iyi mesajlar verdi takımımız. Antalya'nın çok çok kötü gününde olması ve takımın kalitesizliğide buna etki etmişti ama bunun ötesinde, bizim maçı kazanma isteğimiz üst düzeydeydi. 2. devrede maçı rölantiye alıp, skoru korumuş ve maçı kazanmıştık. Bu maçta en önemli şey, Volkan-Mert değişikliydi. Volkan sakatlanmıştı ve Mert oynayacaktı 2. yarıda. Maç içinde yaptığı kritik 2-3 kurtarışla, kendini çok çok iyi şekilde ispatlamıştı genç kaleci ve herkesten tam not almıştı. Volkan'ın veliahtı ben olacağım diye haykırıyordu adeta. Bir diğer dikkat çekilmesi gereken nokta ise 79. dakikada oyuna giren Özer'den sonra oyunu daha ileride rölantiye alışımız ve Özer'in pas trafiğini artırmasıydı. Barcelona'nın en büyük özelliği, basit oynamasıydı. Bu basit oyun nasıl yapılırdı? Amacım küçümsemek değil ama sadece pası verip boşa kaçmaktan oluşan bir sistemdi. Futbolu basit oynamak belkide futbolun en zor öğesi ama bunu dünyada yapan takım sayısı çok ama çok az. Tabi ki o futbollarla eş değer değil ama buna benzer hareketlenmeleri Antalyaspor maçının son dakikalarında gördük ve bunda Özer baş kahramandı. Bu da taraftarımıza ve Aykut Hoca'mıza bir mesaj olsun.

Trabzonspor maçı çok zor geçecekti çünkü çok formdaydılar ve bizde bir o kadar kötüydük. Antalyaspor galibiyeti ne kadar moral versede bizim için yeterli değildi. Volkan'da sakattı zaten. Niang'ı izleme fırsatıda bulacaktık bu maçta. Dia'nın sakatlığı iyileşmemişti ve Trabzon'a götürülmedi. Maç kadrolarını okuduğumuzda herkes çok şaşırmıştı. Alex ve Stoch yoktu ama çift forvet çıkmıştık. Stoch'un olmaması ama çift forvet çıkmamız gibi çelişkiler vardı. Trabzon şansınında yardımıyla, hızlı başladığı maçta 2 gol buldu. Daha sonradan oyunu dengelemeye çalıştık ama bunu tam olarak yapamıyorduk. Lugano ile gelen golümüzün ardından Glowacki'nin bomboş pozisyonda attığı gol canımızı çok sıktı. Sonrasında Semih'in sakatlanmasıyla oyuna giren Stoch, resmen dirilişimize sebep oldu ilk yarı öne geçebilecek kadar pozisyon bulmamıza rağmen maçı 3-2 bitirdik ilk yarıyı. İkinci yarı ise mecburen çok açıklar verdik, Trabzon'da, bizde yüzde yüzlük çok goller kaçırdık ve maç bu sonuçla bitti. İlk 3 şutta 3 gol yiyen Mert'in yapacağı hiçbir şey yoktu ama 2. yarı gerçekten çok kritik kurtarışlara imza atmıştı genç kaleci. Çıkardığı penaltıda bu kritik kurtarışlardan birisiydi. Bu maçla ilgili eleştirilmesi gereken şey ise rakip serbest vuruş kullanırken ceza sahamız içerisindeki oyuncu paylaşımıydı. Mehmet Topuz'un kendi kalesine attığı golde ve Glowacki'nin attığı golde 3 kişi birden bomboş nasıl kaldı, bunu mantık kavrayamıyor. Antremanlarda belli ki yeteri kadar çalışılmamış, çünkü çalışılsa ard arda bu kadar adam boş kalmaz. Çalışılmamışsa bile, bu seviyeye gelmiş oyuncular nasıl o kadar oyuncuyu boş bırakır, bunu anlamak gerçekten güç. Bu konuyu Aykut Kocaman gündemine almıştır umarım ve müdahalesinide yapıyordur sürekli.

Seyircisiz oynama cezamısın son ayağı olan Manisaspor karşısına sakat sakat çıkan genç kaleci Mert, hiç kimsenin beklemediği 17'lik Okan ve kilolarından ötürü formsuz günler geçiren Santos'un yerine sahada olan Caner ile başladık. Bu maçı kaybetsek bile herkes Aykut Kocaman'ı taktir edecekti, çünkü söz verilen devrimin adımları somut olarak atılmaya başlanmıştı. Okan'ın ismi duyulmadan, sıkı bir takipçisi olan ben, resmen gözlerim ışıldayarak izliyordum maçı ve Okan beni utandırmıyordu da. Maçı izlediğim mekanda herkes kim bu, yeni transfer mi muhabbetlerine girerken, göğsüm kabarmıyor desem yalan söylemiş olurum heralde. Manisa'nın çok kuvvetli bir kadrosu yoktu. Bir kaç etkili oyuncusu ile etkili olmaya çalışsada, başarılı olamadılar. Puanımızı aldığımız bir maç olarak görmekte fayda var. Maçın, bizim açımızdan kritik noktalarına değinirsek, ilk olarak Okan'a bakmalıyız. İlk golün kahramanı olan, 3. golde Niang'a çok güzel bir orta açan, sürati ve kritik bazı müdahalelerle ters kademeye giren Okan, maçın kahramanı oldu. Güvenleri boşa çıkarmadığı gibi, yedeği alınsa bile alternatifi olamayacak dediğimiz Gökhan'ın bile belki gözünü korkutmuştur 1-2 sene sonrası için. Bir diğer nokta ise Niang'ın performansıydı. Eleştiriler başlamıştı gol atamamasıyla ilgili olarak ama yeteri kadar beslenmiyordu Niang. Geçen senelerde forvetlerimize çok güzel pozisyonlar hazırlanırken, bu sene Niang bunlardan biraz mahrumdu ama buna rağmen yakaladığı fırsatları çok güzel değerlendirerek, 2 şık gol attı ve derin bir nefes aldırdı bize. Son noktamız ise yine genç kaleci Mert Günok. Bu maçta yine kritik işler yaptı ama bundan daha önemli şeyler var. Bu maça sakat sakat çıktı. Karın kaslarında yırtık olmasına rağmen fedakarlık yaptı ve yine iyi işler yaptı.


Maç yorumlarımızdan sonra söylenecek en önemli şey, umarım Aykut Kocaman devrimi devam eder ve gençlerimizinde yolu açık olsun.

Umarım bu başlangıcın sonu güzel biter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder