11 Eylül 2010 Cumartesi

Lig öncesi Avrupa defterinin kapanışı

Futbol anlamında berbat bir şekilde, yapılan devrimin farkında olan kişiler tarafından ise talihsizce elendi Avrupa'dan Fenerbahçe. Young Boys ve PAOK'un ne kadar tehlikeli yanları olsada, Avrupa sezonlarına bol gollü maçlarla başlasalarda, Fenerbahçe gibi bir takım bu iki rakibide eleyebilmeliydi ama olmadı. Şimdi bunun detaylarına inelim.

Young Boys maçının deplasmandaki yarısına bakıyorum. Sahada Fenerbahçe diye bir takım yoktu bile. Adeta bizim Trabzon maçının kopyası oluyor ve zar zor beraberlik alarak kurtuluyoruz. Burada ise düşük skorlu beraberlikler bile yeter, rahat geçeriz dediğimiz turu, Gökhan Ünal'ın bir pozisyonda ofsayt diye topa gitmemesinden sonra gelen pozisyonda yediğimiz golle rakibimize hediye ediyoruz. Bu arada yeni transferlerden Stoch, her iki maçtada oynuyor ve 2. maçta kırmızı kart görüyor. İlhan Eker pekte güvenilir bir oyun oynayamazken, Dia ise sadece 2. maçta, takıma tam adapte olamadan, 81 dakika forma şansı bulabiliyor. Maçta etkili olmaya çalışmasına rağmen onun üzerinden oynamayı bile denemiyoruz ve hücum anlamında etkisiz kalarak tur maceramızı bitiriyoruz.

PAOK maçları aslında bizim için hem taraftarlık anlamında, hem siyasi anlamda önemliydi. Bu turu en çok o yüzden geçmek istiyorduk. Deplasmandaki maçta defansta Lugano'nun yerine İlhan, sol açıkta ise Caner oynuyordu cezalı Stoch'un yerine. Yine etkisiz geçen bir ilk yarı izliyoruz. Ardından Niang'ın girişi ile biraz hareketlensekte, kaçırdığımız gollerden sonra maçı kaybedip buraya dönüyoruz. Niang'ın takıma katılışının üzerinden 1 hafta geçmediğinide hatırlatmak gerek. Bu konuya yazının devamında değineceğim çünkü. 2. maça ise neredeyse ideal diyebileceğimiz bir kadro ile çıkıyoruz ama atamadığımız talihsiz pozisyonlar ve basit hatalar yüzünden eleniyoruz ama sahada yine çok çok iyi bir oyun göremiyoruz.

Şimdi bu turun geçilememesinin bir takım sorumluları var. Başta transferi geciktirenler, sonrasında oyuncuların isteksizliği ve en sonuncu ise teknik konuda henüz takıma tam uyum sağlayamayan teknik direktörümüz.

Eğer transferlerimiz geciktirilmemiş olmasaydı ve en azından kampa katılmış olsalardı, belkide bu günleri yaşamazdık çünkü takıma uyum diye birşey göremedik. Takıma uyumu bırakın, tur maçlarına bile yetişmedi neredeyse yeni transferler. Bu turların bırakılmasındaki en büyük suçlular, bu transferleri geciktirenlerdir bu yüzden. Futbolcuların isteksizliğini fazla konuşmaya bile gerek yok. Zico döneminde, lig maçlarında başlayan bu sorun, Aragones döneminde tavan yaptı. Daum ile bu sorunu aşmaya çalışsakta tam olarak beceremedik ve Aykut Hoca döneminde yine önemli bir mesele haline geldi. Haliyle değişim gerektiğinin ve Aykut Hoca'nın bu konu üzerinde durduğunuda söyleyelim. Son suçlu ise en masumları. Aykut Hoca takımı tanıyan birisi olarak takımı biraz daha derli toplu oynatabilirdi. Daum olsaydı, bu turlar zorlanılsada geçilebilir diye geçiriyor insan içinden ama ileriki yazılarda anlatılacak Aykut Kocaman devriminin gelişini bu gelecek turlar dahada geciktirebilir, belkide bir kaç defa değil, çok defa daha travmalar yaşayabilirdik. Bu yüzden biz devrimi Avrupa'ya tercih etmiş olduk. Kaldı ki, sabrederiz diye gösteriş yapan asıl taraftarlar şimdi ortaya çıkacak ve kendini gösterecek ne kadar sözünün arkasında durduğunu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder